Soma'daki İşçi Katliamının Faili, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğini Patronların İnsafına Bırakan Siyasi İktidardır

Soma'daki İşçi Katliamının Faili, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğini Patronların İnsafına Bırakan Siyasi İktidardır

28 Mayıs 2014

Ruhsat sorumluluğu TKİ`ye ait olan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından hizmet alım yolu ile işletilen Manisa İli Soma İlçesi Eynez/Karanlıkdere yer altı kömür ocağında, 13 Mayıs 2014`te meydana gelen olay sonucunda, aralarında beş maden mühendisinin de bulunduğu 301 madencinin yaşamını yitirdiği bir katliam yaşanmıştır. ülke olarak acımız büyüktür. Bu kazada yaşamlarını kaybedenleri saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı, yaralı canlarımıza da acil şifalar diliyoruz.

Bir daha benzer katliamların yaşanmaması için TMMOB olarak daha önce de defalarca ifade ettiğimiz önerileri bir kez daha tekrarlıyoruz:

özellikle 80'li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rödövans vb gibi yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. üretimin; bu kurumlar yerine, teknik ve alt yapı olarak yetersiz olan, deneyim ve uzmanlaşması bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılması, buna ek olarak, kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmaktadır. Yaşadığımız son olay bunu bize bir kez daha göstermiştir.

Bu nedenle özelleştirmeler durdurulmalı, taşeronlaştırma uygulamaları kaldırılmalı, mecliste bulunan taşeron yasası derhal geri çekilmelidir.

ülkemizde; yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden işletmesi bulunmaktadır. İşletmelerin, bilim ve teknolojinin ışığında hareket eden mühendisin denetimine açılabilmesi için, mesleki güvencelerinin sağlanabilmesi amacıyla, maden kanununda teknik nezaretçinin, iş sağlığı ve güvenliği yasasında ise iş güvenliği uzmanının mesleki sorumluluğu, iş ve ücreti devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.

Bu amaçla, mevcut Maden Kanunu tasarısı geri çekilip önerilerimiz doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun, işçi ölümlerinin, meslek hastalıklarının önlenmesinde tek başına yeterli olmadığı, bu facia ile bir kez daha açığa çıkmış ve bu facia fiilen yasanın iflasının kanıtı olmuştur.

Bu nedenle, anılan yasa geri çekilerek Odaların, Sendikaların ve meslek örgütlerinin görüşleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.

İş güvenliği denetiminden birinci derecede sorumlu olan çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yaşanan iş kazalarının önlenebilmesi için görevlerini tam

olarak yerine getirmelidir. çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, denetim elemanı olarak yararlanacağı mühendis ve mimar kadrolarını çoğaltarak denetimlerini artırmalıdır.

Yaptığımız bütün bu önerilerin yalnızca yasal düzenlemelerle kalmayıp, uygulamada da yaşama geçirilmesi, benzer kazaların tekrarlanmaması açısından bir zorunluluktur.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Maden Kanunu değişikliği tasarısının alelacele Bakanlar Kurulu gündemine getirileceği kamuoyuna yansımıştır. Bu durum mevcut zihniyetin hâlâ değişmemiş olduğunu göstermektedir. Tasarı; Sendikaların, Meslek Odalarının, üniversitelerin ve Sektör Temsilcilerinin görüşlerinin tasarıya yansıtılmaması sonucu, yeni Somaların oluşabileceği bir düzenlemedir. Oysa böyle bir tasarı demokratik katılımcılık anlayışı ile düzenlenmeli ve tüm tarafların görüşleri alınmalıdır.

Başbakan'ın hazırladığı eylem planına göre, tüm madenlerde olağanüstü hal ilan edilecek olması, kendilerinin hazırladığı ve icra ettiği mevzuatın eksik ve yetersiz olduğunun bir itirafıdır. Bugüne kadar söz konusu mevzuata ve uygulamalara ilişkin uyarılarımızın hiçbirini dikkate almayan hükümet, henüz ocakta devam eden yangın söndürülmeden ve arama kurtarma çalışmaları sürerken, ".... bu işin fıtratında var..." gibi, bilim ve teknikle bağdaşmayan söylemlerle, yaşanan katliamı normalleştirmeye, sıradanlaştırmaya, sorumluluklarını gizlemeye çalışmıştır.

Yaşanan işçi katliamının nedeni: işçi sağlığı ve güvenliğini hiçe sayan, gözünü kâr hırsı bürümüş sermayenin uşaklığını yapan siyasi iktidarın politikalarıdır. Durum ne bilgisizlik, ne ihmal, ne de kazadır. Bilerek ve tasarlanarak işlenmiş bir cinayettir.

Bu bakımdan; siyasi iktidar, sorumluluk ilkeleri gereği derhal istifa etmelidir.

TMMOB İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU