Mimarlar Odasından 15. İmar Affına Eleştiri

Mimarlar Odasından 15. İmar Affına Eleştiri

07 Ağustos 2018

Türkiye’de 13 milyon yapıyı kapsayan imar affında başvurular bu Cuma günü başlıyor. Başvurusu 31 Ekim’de sona erecek imar affını Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ‘burada vatandaş devlet ile barışıyor, helalleşiyor.” Diye açıkladı. İzmir Mimarlar Odası başkanı İbrahim Alpaslan ise: “Devletin her affı; kurallara, kanunlara uyan, devlete güvenen vatandaşın hakkını gasp eder. Hakları gasp edilen önemli bir kesim artık kurallara uyma konusunda daha az istek duyar” diyerek imar affını eleştirdi.

GÜLSEN CANDEMİR/ EGEPOSTASI- 13 milyon yapıyı kapsayan imar affı Cumhuriyet tarihi boyunca çıkarılan 15. İmar affı oldu. 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış yapıları kapsayan imar affında başvurular, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kuruluşlara yapılacak.
Bakan Mehmet Özhaseki imar affını, imar alanında son 30 yılın en önelim olayı olarak değerlendirirken, geçmişte kendi partisinin dahi çıkardığı toplamda 15 imar affının kalıcı bir çözüm getirmediğini ifade etti. İmara aykırılık teşkil eden yapı oranı yüzde ellinin üzerindeyken iktidar partisinin, 16 yıllık dönemi boyunca çıkardığı ikinci imar affının çarpık, plansız ve estetikten uzak kentlerin sorunlarını daha da artıracağı eleştirileri var. TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şube yönetim kurulu başkanı İbrahim Alpaslan, son çıkarılan imar affı ile kurallara uyan vatandaşın cezalandırıldığını, haklarının gasp edildiğini ifade ediyor. Egepostası’nın imar affına ilişkin sorularını yanıtlayan oda başkanı Alpaslan eleştirilerini şöyle gerekçelendiriyor.

Seçim öncesi çıkarılan af uygulanır mı, yoksa seçim vaadi olarak mı kalır sizce?

Ciddiyetle yönetilen bir ülkede aslında bu tür tereddütler olmaz. Yasalar, yeni uygulamalar meclislerde tüm kamuoyunun gözü önünde, mesleki ve bilimsel uzmanların katılımı, medyanın tarafsız aktarımı ile tartışılır, konsensüs sağlanır ve yürürlüğe girer. Ancak ne yazık ki parlamenter demokrasiden gittikçe uzaklaştığımız bu dönemde hala işbaşında olan iktidarın söylemlerine ‘acaba seçim yatırımı mı’ diye tereddüt ediyorsak demokrasimizde ciddi sorunlar var demektir. Ülkemiz artık ertesi gün ne olacağının, hangi yasanın çıkıvereceğinin bilinemediği bir sistemle yönetildiği için seçim sonrasında ne olacağını kestirebilmek mümkün değil diye düşünüyorum.

İzmir’in yüzde kaçı kaçak ve bu aftan yararlanabilecek?

Kesin bir yüzde vermek kolay değil. Yasanın detayları belli olmadığı için bu oran çok değişebilir onun için afaki bir oran vermektense yasanın detayları netleştiğinde bir tahmin yapmak daha doğru olur.

Bu aftan en çok kimler yararlanır?

Bu af öncelikle kimin hakkını gasp eder, oradan başlayalım. Devletin her affı, ister vergi affı, ister imar affı, isterse de farklı türden bir af olsun, kurallara, kanunlara uyan, devlete güvenen vatandaşın hakkını gasp eder. Bir kere bu haksızlığı tespit etmemiz gerekir. Daha da kötüsü hakları gasp edilen önemli bir kesim de artık kurallara uyma konusunda daha az motivasyon duyar. Yani her af aslında kurallara uymayan daha büyük bir kitle yaratır ve bir süre sonra tekrar yeni aflar gündeme gelmeye başlar. Bu kısır döngü hiç şüphesiz devletin ve halkın gittikçe artan oranda zarar görmesine neden olur.
Bu aftan kimin yararlanacağına gelince, gündemdeki imar affının uygulama esasları tam olarak belli olmadığı için böyle bir değerlendirme yapmak için erken olabilir. Çok büyük olasılıkla lüks konut sahipleri, yasal sınırları aşan inşaat alanlarına sahip yapıların yatırımcıları, mütevazı evinin balkonunu kapatan, terasına 2-3 metrekare ek yapan vatandaştan kat kat daha fazla karlı çıkacaktır. Ancak biraz daha geniş bir perspektiften bakacak olursak yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi kısırdöngüye girmiş bir sistemde bireysel kazanımları yarar olarak görmek ilerideki topyekün çöküş gözönüne alındığında çok anlamlı değildir.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, imar affından elde edilecek gelirin kentsel dönüşümde kullanılacağını söylüyor, bunun için ne söylersiniz?

Depremden sonra konulan ve yapılı çevrenin afetlere hazırlıklı duruma getirilmesi için kullanılması gereken vergilerle neler yapıldığını hatırladığımızda Sayın Bakan’ın bu vaadine inanmak fazla iyimserlik olur diye düşünüyorum.

Gelişmiş ülkeler bu sorunu ne kadar yaşıyor, imar sorunlarını nasıl çözüyor. Af, hangi ülkelerde daha çok tercih edilen bir yöntem?

Gelişmiş ülkelerde nadir istisnalar haricinde af diye bir kavramdan bahsetmek, hele ki imar affının örneklerine rastlamak pek mümkün değil. Bu ülkelerde yapıların projelendirilmesinden inşaatının sonuna kadar, hatta yapının ayakta kaldığı süreyi de kapsayan çok ciddi yönetmelikler ve denetimler söz konusu. Yapının imar mevzuatına aykırı projelendirilmesi, projesine aykırı inşası mümkün değil. Böyle bir durumda hem proje müellifleri hem de inşaattan sorumlu kişilerin ciddi müeyyidelerle karşılaşması söz konusu. Ayrıca yapının kullanım sürecinde de izinsiz herhangi bir ek veya değişiklik yapılması söz konusu değil. Bu tür durumları şikayet veya denetim üzerine tespit eden yerel otoriteler hızlı ve etkili bir biçimde cezalandırma yoluna gidiyor. Ve belki de en önemlisi bu sistem tavizsiz, esnetilmeden, kayırma olmadan ciddi biçimde uygulanıyor. Böylece bu ülkelerde bizim imar sorunlarımızı, sağlıksız yapılı çevrelerimizi görmek mümkün değil. Dolayısıyla herhangi bir imar affı da gündeme gelmiyor. Çünkü biraz evvel vurguladığım gibi böyle bir af gündeme gelse ilk başta kanunlara uyan vatandaşların çok güçlü bir tepkisiyle karşılaşır.

Affa gerek kalmaması ve daha planlı bir kentleşme için neler yapılmalı?

Yukarıda belirtmeye çalıştığım gibi çağdaş yasa ve yönetmeliklerin hazırlanması, inşaat sektöründe denetleyici ve onay yetkisindeki tüm kurumların dürüstlük, şeffaflık ilkelerini benimseyerek ve ciddiyetle çalışmaları, mimarların, mühendislerin süreçlerdeki etkinliklerinin doğru tanımlanması ve mutlaka meslek odalarının denetimlerinin sisteme dahil edilmesi gereklidir.

Kaynak: http://m.egepostasi.com/default.asp?page=haber&haberid=189008