fotoğraf: evrensel |
İzmir Tabip Odası ve İzmir Şehir Hastanesi Platformu, Mimarlar Odası İzmir Şubesi toplantı salonunda “İzmir Şehir Hastanesi” Çalıştayı düzenledi. Çalıştayın açılış konuşmalarında, şehir hastanelerinin koruyucu sağlık hizmeti vermek yerine sermayeye kaynak ayrılan yerler olduğu ifade edildi.
Açılışta ilk olarak konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Süleyman Kaynak, “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, nasıl bir Şehir Hastaneleri süreci yapılmakta” diyerek, sürece dair bilgilendirme yaptı. Artan yoksullaşmadan söz eden Kaynak, asgari ücretli çalışan sayının girerek çoğaldığını söyledi.
En önemli sorunun ekonomik kriz olduğunu dile getiren Kaynak, buna bağlı olarak en önemli sağlık sorununun da açık olduğunu belirtti. Sağlık Bakanlığından önemli bir bütçenin Şehir Hastanelerine ayrıldığını söyleyen Kaynak, “25 yıllık geleceğimiz ipotek altına alındı. Ana sorun şudur, Şehir Hastaneleri projelerinde en büyük sorunu açıklık olan bir toplumda sağlık sorunun çözümü için ne yapılmıştır?” diye sordu. Kaynak son olarak tüm sorulara yanıt aranacak bir çalıştay yapacaklarını söyledi.
“MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ”
TMMOB İzmir İKK adına söz alan Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman, “Var olanları düzeltmek yerine neden daha büyüğünü yapıyoruz bunu anlamış değiliz. Anlamamamızın nedeni de nitelik ve nicelik meselesi. Toplumda nitelik değil nicelik üzerinden bir tartışma var. Büyüklük, daha büyüklük sadece sağlık alanında değil her aralan yansımış durumda. Bizler niteliğin önemini anlatmalıyız, bu önemi anlatmak içinde bir arada olmak gerekiyor” dedi.
İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz ise, “Victor Hugo’nun yüz yıl önce söylediği bir sözü var, ‘Her yerde polis var hiçbir yerde adalet yok’. Yüz yıl önce söylenen sözü bugün ülkemizde yaşıyoruz. Adaletin olduğu hiçbir alan kalmadı. Yeni bir sorun değil. Yasal düzenlemeleri bu işler için değiştiren yasa tanımaz, kural tanımaz bir siyasi iktidardan söz ediyoruz. Yargının bu kadar taraflı, bağımlı olduğu süreçte tabi ki mücadele çok daha önemlidir. Bu yüzden geçmişte olduğu gibi omuz omuza, yana yana bu mücadeleyi devam ettireceğiz” diye konuştu.
“KAMU YARARI GÖZETİLMEYEN BİR PROJE”
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Nursel Şahin de “Sağlıkta bir çöküş var kimse sağlığa ulaşamıyor. Kamu yararı gözetilmeyen bir proje olarak karşımızdadır. Halkın sağlığı gözetilmeyen ama birilerinin kasalarının doldurulduğunu ne yazık ki söylemeliyiz. Şehir hastanesinin birkaç yıllık kirasıyla şöyle hastane yapılabilir diye bir şey söylemek istemiyorum. Türkiye derin bir yoksulluk varken, 1 milyonun üzerinden aç çocuk varken, okuluna aç giden çocuklar varken, çocuk iş cinayetleri artık iş cinayetlerinde bir oran oluştururken, asgari ücretin açlık sınırının yoksulluk sınırının altında kaldığı bir ülkede yeni bir hastane yeni bir sağlık hizmeti önermiyorum” dedi. Şahin ayrıca konuşmasında TTB’ye yönelik saldırıları kınadı.
“TEDAVİ VE İYİLEŞTİRME YÖNÜNDE POLİTİKALAR ÜRETİLMELİ”
İzmir Kent Konseyi Başkanı Nilay Kökkılınç ise, Şehir Hastanesinin temel atmadan itibaren 36 ayda tamamlanacağı öngörüldüğü halde 9 yıldır tamamlanmadığını hatırlatarak, inşa edildiği yerinde yanıl olduğunu söyledi. Kent hakkındaki kararların yerel yönetimlerce verilmesinin önemine değinen Kökkılınç, “Umarız merkezi idare hastalıkların önüne geçebilecek bilimsel çalışmalara bütçe ayırır, teşhis, tedavi ve iyileştirme yönünde hizmet üreten tam teşekküllü hastanelerin kapatılmaması yönünde politikalar üretir” dedi.
ŞEHİR HASTANELERİNİN ÇIKIŞI NOKTASI
Açılış konuşmalarından sonra oturumlara geçildi. “Şehir Hastaneleri: Genel Değerlendirme” başlıklı oturumun başkanlığını Dr. Taha Karaman ve Dr. Nuri Seha Yüksel yaptı. Oturumda ilk olarak söz alan Dr. Kayıhan Pala, “Sağlık politikası açısından Şehir Hastaneleri” başlıklı sunumuna ilişkin konuştu.
Pala konuşmasına, sağlık siyasetinin ve politikasının sağlık sistemini nasıl değiştirdiği üzerine örnekler vererek başladı. 2002 yılının başında Dünya Bankası tarafından yayımlanmış bir metinden söz eden Pala, hükümetlerin kamu özel sektörüyle sağlık maaliyetlerini azaltabileceğini dair açıklama yaptığını söyledi. Özel hastanelerinin artması, devlet hastanelerinde taşeronlaştırmanın başlaması gibi tartışmaların 2002 yılından sonra hızlıca Türkiye’nin de gündemi girdiğini anlatan Pala, Şehir Hastanelerin bunların önemlisi olduğunu belirtti.
“EŞİTSİZLİK VE SÖMÜRÜ ARTIYOR”
“Sağlık alanı dünyada en fazla kâr getiren sektörlerden biri. Sermaye birikim ve kâr maksimizasyonu için çok uygun bir alan. Bizim burada işimizi zorlaştırdı. Yani kapitalizmin en önemli kullanıcılarından birisi sağlık fiyatı olmayan bir bağımdır. O yüzden öyle diğer fiyatlı mallar gibi diğer hizmetler gibi gruplandıramazsınız, doğru ama sermaye çok vahşidir” diyen Pala, sağlığın kâr getiren bir hizmet olarak görüldüğünü söyledi.
Şehir Hastanelerin durumuna ilişkin birçok olumsuz örnekten bahseden Pala, “Yani yüzlerce örnek var ama Sayıştay raporlarına bakacak olursanız Yozgat Şehir Hastanesini alan şirket çamaşırlarını Sorgun Devlet Hastanesinin ihalesini alan şirkete yıkatıyor. Aynı paraya yıkatıyor ama devlete fatura ederken Sağlık Bakanlığından aldığı rakamlar 14 kat yüksek. Bunları Sayıştay iddia diyor ben değil. Maalesef bugüne kadar bunlarla ilgili bir hukuksal işlem de başlatılabilmiş değil. Sağlık sistemlerine, kamu finanse etmeli ve sağlık kamu tarafından sunulmalı, bu özel sektör ve hasta hizmet sunulmasın demek değil ama siz insanları özel sektöre gitmek zorunda bırakmayan bir kamu sektörünün inşa ederek bir sağlık sistemi kurulacak olursanız, o zaman bu sistem insanlar için sağlık hizmetlerine erişim, hakkaniyet derinliği kalite açısından en doğru sistem olur. Aksi halde eğer özel sektörün bu işin içine katıp bir parçası haline getirecek olursanız hem eşitsizlik hem de sömürü olasılığı artacaktır” diye konuştu.
ŞEHİR HASTANESİ VE ULAŞIM SORUNU
ŞPO İzmir Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Ekici “Şehir planlaması ve Şehir Hastaneleri” üzerine hazırladığı sunumda çevre düzeni planlarına ilişkin bilgiler verdi. Şehir Hastanesinin İzmir planlarında birçok soruna neden olduğunu anlatan Ekici, özellikle ana ulaşım planında ciddi sıkıntıların oraya çıktığını söyledi.
Şehir Hastanesinin İzmir Ana Ulaşım Planını boşa çıkardığını ifade eden Ekici, “Tepeden bir Şehir Hastanesini getirip ortaya bırakıyorsunuz ve sonra ‘ulaşım meselesini nasıl sağlayacağız’ diyorsunuz. Geçmiş olsun” dedi.
Büyük ölçekli kentsel yatırımların ortak bir yanı olduğunu ve yatırımcıların hiçbir zaman zarar etmediğini söyleyen Ekici, zararın hazineden karşılandığını ve arazilerinin ise kamu mülkünden seçilerek bedavaya verildiğini belirtti.
Yer seçimleri açısından da eleştiren Ekici, şehir planı açısından hastanelerin yanlış yerlere inşa edildiğini söyledi. Yaratılan sorunların yine kamu kaynaklarıyla çözülmeye çalışıldığını ifade eden Ekici, “Şehir Hastanelerine giderken herkesin mağdur olduğu süreçleri yaşıyoruz” dedi. Ekici son olarak, sağlık hizmetinin eşit ve ücretsiz şekilde sunulması gerektiğini söyledi.
İZMİR ŞEHİR HASTANESİNİN MİMARİ İNCELEMESİ
“Mimari açıdan Şehir Hastaneleri” sunumunda Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı İlker Kahraman ise büyük mimari alanlarda hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının çok fazla sorun yaşayacağını dile getirdi.
İzmir Şehir Hastanesinin mimari incelemesini yapan Kahraman, “Hastane içinde aradığınız yeri bulamayıp kaybolabilirsiniz. Acil servisler ve otopark arası çok uzak. Aracınızı otoparkta park edip kadın doğum aciline gitmek için 205 metre yürümeniz gerekecek” diyerek, hastane önünde ve içinde yaşanabilecek sıkıntılardan söz etti.
SİRKÜLASYON ALANLARININ BÜYÜKLÜĞÜNÜN YARATACAĞI SORUNLAR
Sirkülasyon alanlarının büyüklüğünden söz eden Kahraman, “Sadece zemin katta hasta bir kişinin 2,3 futbol sahası alan kadar yürümesi gerekiyor. Planlarda 11 katında bu şekilde olduğunu görüyoruz. Sadece 12. kat daha dar bir alan olarak planlanmış. Burası VIP olarak ayrılmış 8 yatağın olduğu bir servis. Biz orayı göremeyeceğiz ama merak ediyorum. Koca hastanede 8 yataklı bölüm nasıl bir yer olacak? Ayrıca 11. katta çalışan bir personel nasıl yemeğe gidecek onu hesapladım. Minimum yemekhanenin bulunduğu katta 190 metre yürümesi lazım. Bunun dışında 10 kat asansörle inmesi gerekecek. Bunların hepsinin hiç beklemeden olduğunu hesap edersek 20 dakikada yemekhaneye ulaşacak. 360 kişilik yemekhane kapasitesinden söz ediyor ancak 3 binden fazla çalışanın olduğu hastanede bir de sıra bekleme olacağını hesaplarsak sağlık personeli yemek yiyemez durumda olacak” diye konuştu.
Poliklinik ve kilinkler arasında uzaklığa da değinen Kahraman, yönetimsel sorunların dışında binanın kullanımı açısından hem hastaların hem de sağlık emekçilerinin çok sorun yaşayacağını söyledi. Kahraman, “Bu kadar yanlışı bile bile neden bunu yapmak istiyoruz anlaması zor. Rantsal bir arka planının olduğunu, küresel bir iş olduğunu ama kamu yararına olmadığını konuşuyoruz. Ne kullanıcısı ne hastası ne sağlık çalışanı mutlu olmayacak ama birileri bu işten mutlu olacak, kârlı çıkacak. Umarım bu hataların tekrarlanmamasını sağlayabiliriz” dedi.
“ÇÖZÜM İKTİDARIN DEĞİŞMESİDİR”
“Şehir Hastanelerinin hukuki durumu” başlıklı sunumunu gerçekleştiren Avukat Mithat Kara sözlerine, “Çözüm iktidarın değişmesidir” diye başladı. Yasal süreç ve kanunlara ilişkin bilgiler veren Kara, TTB’nin itirazlarını ve açtığı davaları anlattı. Hukuki ve mesleki sorunlar üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını hatırlatan Kara, Anayasa Mahkemesi’nde de gerekli sonucun alınamadığını söyledi.
İhalelere karşı açılan davalara da değinen Kara, yargılama süreçlerinde ihalelerinin değiştirilerek devam ettiğini belirtti. Kara, yasa ve kanunların hiçe sayıldığını söyledi. Kara, “Sorunun çözümü siyasi irade ile yapılabilir. Ancak siyaseten kanun koyucu olarak yasal düzenleme yapma yetkisine sahip olursak belki kamu kaynaklarının heba edilmesini önleyebiliriz” dedi.
“UZAK HASTANELER SAĞLIĞA ERİŞİMİ DE ENGELLER”
İkinci oturum olan “Şehir Hastaneleri ne getirdi ne götürüyor?” başlığı altında ise ilk sunumu Dr. Beyazıt İlhan “Tedavi edici sağlık hizmetlerine erişim sorunları” konusu üzerine yaptı. Şehir Hastanelerinin kent dışında olduğunu söyleyen İlhan, uzak hastanelerin sağlık hizmetine erişimi de engellediğini anlattı.
Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesinin yönetim planını gösteren ve başhekimlikle başladığını anlatan İlhan, Şehir Hastanelerinde hastanelere göre başhekimlerin ayrıldığını ve en üste koordinatör başhekim olduğunu, ayrıca her bölümün müdürü ve bunların da koordinatörü olduğunu, bu durumunda ise yönetimsel olarak sorunlara sebebiyet vereceğini söyledi. İlhan, “Etlik Şehir Hastanesinin ise açılalı 2 ay oldu ancak yönetim tablosunu sitesinde göremiyoruz” dedi.
ŞEHİR HASTANELERİNİN YARATTIĞI SORUNLAR
Mersin Şehir Hastanesindeki “kaybolursan ara” yazınını hatırlatan İlhan, Ankara ve İzmir şehir hastanelerinin Mersin’den daha büyük olduğunu ve kaybolmaların yaşanacağını söyledi. Ayrıca Mersin Şehir Hastanesi için aplikasyon hizmetinin de başladığını anlatan İlhan, sağlık hizmetinden uzak bir yaklaşımın olduğunu ifade etti. Eski Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın “Ekonomik ve fiziki ömrünü doldurmuş hastaneler var” söylemini hatırlatan İlhan, 30’a yakın devlet hastanesinin kapatılarak çürümeye terk edildiğini de sözlerine ekledi.
“Aldığımız sağlık hizmetleri için vazgeçilmez bir meselede sağlık emekçilerinin durumudur” diyen İlhan, kapatılan hastanelerde çalışan işçilerin işsiz kaldığını hatırlattı. Şehir Hastanelerinin çalışanlar açısından çok büyük sorunlar barındırdığını ifade eden İlhan, binlerce çalışanın olduğu hastane kreşin olmadığını, servislerin bulunmadığını, dinlenme odalarının yetersiz olduğunu örneklerle dile getirdi.
“KAPANAN HASTANELER YENİDEN AÇILMALI”
İzmir’de de yeşil alan olarak görünen bir alana Şehir Hastanesinin yapıldığını hatırlatan İlhan, “İzmir’de hangi hastanelerin kapanacağı ya da taşınacağına ilişkin bilgiler ne yazık ki yok. Geçen yıl Tepecik, Suat Seren gibi hastanelere ilişkin bilgiler yer alırken bu sene o bilgiye de ulaşamıyoruz” dedi.
Son olarak “Ne yapmalı” sorusuna ilişkin konuşan İlhan, “Halkın şehir hastaneleri ve arka planı konusundaki farkındalığı arttırılmalı, kapanan hastaneler yeniden açılmalı, açılacak şehir hastaneleri gerekçesiyle mevcut hastaneler kapatılmamalı” diye konuştu.
“KAMU BORÇLARININ BU ŞEKİLDE DAHA AZ GÖSTERİLİYOR”
Prof. Dr. Uğur Emek “Şehir Hastanelerinin maliyeti ve Sağlık Bakanlığı bütçesine etkisi” konulu sunum gerçekleştirdi. Eğitim, sağlık, güvenlik, adalet gibi hizmetlerin devlet tarafından bedava sağlanması gerektiğini söyleyen Emek, karar vericiler ve hizmet arasındaki farkı örnekle anlattı.
Sağlık Bakanlığı’nın sitesinde bir dönem yazan “Bu yatırımlara harcanan para devletin borç stokunda gözükmemektedir” cümlesinin itiraf olduğunu ve cümlenin daha sonra kaldırıldığını söyleyen Emek, kamu borçlarının bu şekilde daha az gösterildiğini ifade etti.
“Eğitime ve sağlığa ulaşamayan yerler var. Yatırım yapmayın demiyoruz, yatırımları buralara yapın diyoruz” diyerek konuşmasına devam eden Emek, ihtiyaçtan projeye değil projeden ihtiyaca gidildiğini bunun da eser siyaseti sonucu olduğunu söyledi. Şehir Hastaneleri ihalesi ve ödeneklerine ilişkin konuşan Emek, kur artarsa dış borcun sadece Şehir Hastaneleri, ulaşım ve Akkuyu Nükleer projesi üzerinden daha da fazla olacağını aktardı.
“İHALE SÜREÇLERİNDE ŞEFFAFLIK HİÇ OLMADI”
Dr. Fatih Sürenkök ise “Şehir Hastanelerinde ihale süreçleri ve şeffaflık” üzerine hazırladığı sunumu paylaştı. İhalelere artık internet üzerinden ulaşılamadığını anlatan Sürenkök, yapılan ihalelerde kamu ihale sürecinin işletilmediğini söyledi. İhalelerin tanıdık şirketlere verildiğini belirten Sürenkök, ihale bilgilerinin “ticari sır” olarak adlandırılarak paylaşılmadığını hatırlattı.
İptal edilen ihalelerden de örnekler veren Sürenkök, “Ticari sır söylemine ısrarla devam ediyorlar. 25 yıllık yapılan ihalelerin kamu ihale yasasına göre gerçekleştiği ancak zararına yapıldığını biliyoruz. İhale süreçli oldu ama şeffaflık hiç olmadı” diye konuştu.
Son olarak “Burdur Isparta Bölgesi Şehir Hastaneleri örneği” üzerine sunum yapan Dr. Nermin Karahan da yıllardır bölgede hizmet veren devlet hastanelerinin kapatıldığını, atıl duruma düşürüldüğünü ya da yıkıldığını söyledi.