Tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar on binlerce mimarı, yapı ustasını yetiştiren ve taşla, toprakla, ahşapla her dönemde üstün nitelikli yapılara ev sahipliği yapmış olan Anadolu’nun yetiştirdiği büyük usta Mimar Sinan, 16. yüzyılın bu alanda dünya çapında önde gelen isimlerindendir.
Dönemin ustalarının yanında iyi bir eğitim alarak ve Orta Doğu’dan Balkanlar’a geniş bir coğrafyadaki zengin mimarlık mirasını görerek, özümseyerek yetişen Mimar Sinan Osmanlı mimarisine yeni bir soluk katmış çağdaşı ve ardılı sayısız meslektaşını etkilemiş, silinmez izler bırakmıştır.
Su kemerlerinden hamamlara, camilerden medreselere 300’den fazla yapıda emeği olan ustanın başarısında, kendi dehasının yanı sıra hiç şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik, siyasi ve kültürel olarak zirvede olmasının da payı vardır. Ancak her dönemde başarılı mimarlar üretmiş olan bu topraklar ne yazık nadiren bu mimarlarla Sinan’ın zamanındaki olanakları buluşturabilmiştir.
Biliyoruz ki mimarlık, kişisel bir uğraşın ötesinde toplumsal bir üretimdir. Toplumların kültürel, sanatsal, ekonomik düzeyi ve inşa ortamının çerçevesini çizen yasal düzenlemeleri kentlerin, yapılı çevrenin biçimlenmesinde mimarlar kadar, hatta belki onlardan daha belirleyicidirler. Bugün, sıralanan bu alanlarda çağdaş dünyayla aynı düzeyde olduğumuzu savunmak oldukça güç.
Bununla birlikte tarihle kurduğumuz sorunlu ilişkinin bir yansıması olarak mimarinin, iktidar tarafından sahte tarihi cephe ve kütle mimarlığı ile araçsallaştırılması, dönemin gereksinim, olanak ve estetik anlayışına göre inşa edilmiş olan nitelikli tarihi eserlerimizi de birer dekora dönüştürerek değersizleştirmektedir.
Biliyoruz ki tarihe eklemlenmenin en doğru yolu geçmişin kopyasını değil çağın mimarisini yaratmaktır.
Betonarme sivri kemerlerle, kubbelerle tarihi, kültürümüzü yaşatmaya çalıştığımızı zannederken bir yandan da antikiteden cumhuriyete, eşsiz değerdeki mimarlık mirasımızı çürümeye terk etmekte hatta ne yazık ki çoğu zaman bilerek yok etmekteyiz. Son dönemlerde özellikle cumhuriyet dönemi mimarlık mirasımızın nitelikli ürünlerinin birer birer yok edilişine üzülerek şahit olmaktayız.
Ancak tüm bu olumsuzluklar rağmen Anadolu’nun yapı kültürü ve eşsiz mimarlık mirası her zaman iyi mimarların var olmasını sağlayacak potansiyele sahiptir. Umudumuz, sanata, kültüre, mimarlığa daha fazla değer veren, inşaata kısa vadeli yarar yerine nitelikli, yaşanabilir çevre üretimi olarak bakan bir toplumsal anlayışla mimarlarımızın buluşacağı bir gelecektedir.
Daha iyi kentler, nitelikli mekanlar ve yaşam çevreleri için her alanda çalışmalarını sürdüren Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak bu duygularla büyük usta Mimar Sinan’ı anıyor dehası ve çabası önünde saygıyla eğiliyoruz.
TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
09.04.2018