Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak, Alsancak’taki Tarihi Elektrik Fabrikası’nın özelleştirilme kararını basın yoluyla öğrenmiş bulunmaktayız. Şu an uzun süredir ihmal edildiği için yapısal ve mimari olarak son derece yıpranmış bir durumda olsa da söz konusu yapı tescilli bir tarihi eserdir. Mimari yönü bir yana, endüstri tarihi açısından da kentimizin önemli yapılarından biridir.
Kentler ancak tarihleriyle birlikte var olurlar. Kentimizin 8.000 yıllı aşan geçmişi bize bir yandan gurur verirken bir yandan da önemli sorumluluklar yüklemektedir. Kentimiz ve yakın çevresindeki tarihi eserlerimizi korumak, restore etmek ve karakterine, yapısına uygun işlevlerle kentin günlük hayatına katmak, yani yaşatmak en büyük sorumluluğumuzdur.
Kentsel mekanları, boşlukları ve yapıları insanların yaşam alanı olarak görmek yerine bu alanları maddi kaynak olarak görmek ne yazık ki bugün sağlıklı kentleşmeyi başaramayışımızın en büyük nedenlerinden biridir. Çağdaş dünyada kentsel mekan üzerinde belirleyici olan kamu otoriteleri, yeşil alan başta olmak üzere kamusal alanların ve sosyal-kültürel kentsel donatıların arttırılması için çaba harcarken biz ne yazık ki zaten yetersiz olan donatılarımızı artırmak bir yana bunun için potansiyel taşıyan kamusal alanlarımızı da özelleştirerek kamunun elinden çıkmasına yol açmaktayız.
Özellikle kamunun elindeki alanların ve yapıların kamu yararına değerlendirilmesi yerine özelleştirme yoluyla yapılaşmaya açılması, hem kent tarihi açısından bu denli önemli bir yapının geleceğinin tehdit altına girmesi hem de kısa vadeli getiriler karşılığında kentin ve kentlilerin gereksinim duyduğu alanların elden çıkarılması anlamına geleceğinden kabul edilebilir bir tercih değildir.
Bu bağlamda uzun zamandır ihmal edilerek harabe haline gelmesine göz yumulan, 1928 yılında Belçikalılar tarafından inşa edilen Alsancak Elektrik Fabrikası’nın özelleştirilmesini yanlış buluyor ve yetkilileri bu kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Söz konusu yapı Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin önerisi ve İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 08.01.1998 tarihli ve 7003 numaralı kararı ile “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescillenmiştir Kurul bu kararında yapının özellikleri nedeni ile tarihi belge niteliği taşıdığını ve gelecek kuşaklara iletilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yapı, İzmir’in endüstrileşme tarihi için önemli bir köşe taşıdır. Santralin enerji üretmesine başlaması ile İzmir’de küçük sanayi hareketlenmiş, atlı tramvaylar yerini elektrikli tramvaylara bırakmıştır. Kentin en önemli semtleri ile ana caddeleri elektrikle aydınlatılmaya başlanmıştır. Santral 1944 yılında Belçika şirketi tarafından İzmir Belediyesi’ne devredilmiştir. Daha sonra elektrik üretiminin devletin merkezi kurumlarına devri ile santralin de mülkiyeti bu kurumlara geçmiştir.
İnşa edildiği dönemin mimari ve endüstriyel özelliklerini yansıtmasının yanı sıra genç Cumhuriyet’in kalkınma hamleleri arasında sayılabilecek olmasından dolayı yapının tarihi değeri de tartışılmazdır.
Dünya çapında, Alsancak Elektrik Fabrikası’na benzer durumda olan, işlevini kaybetmiş endüstri mirası niteliğindeki yapıların restore edilerek kamusal işlevlerle değerlendirildiği başarılı bir çok örnek vardır. Bunlardan birkaç tanesi sıralanacak olursa;
-Paris Dorsay Müzesi eski bir tren garıdır. Bugün mimari kimliği korunarak müze işlevi ile mimarlık literatürüne girmiş Paris’in en çok ziyaretçi çeken odaklarından biri haline gelmiştir.
-Londra’da Kings-Crown Ana Tren Garı’na komşu 3 gazometre benzer gerekçelerle korunmaktadır.
Ülkemizde de bu bağlamda bir çok başarılı örnek olmakla birlikte, bugün bir üniversite kampüsü içerisinde enerji müzesine dönüştürülmüş olan İstanbul’daki Silahtarağa Elektrik Santrali ve Ankara’da modern sanatlar müzesine dönüştürülen demiryolu cer depoları ilk akla gelenler arasındadır.
Kentimizden örneklere bakılacak olursa da, daha önce Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin ve Büyükşehir Belediyesi’nin çabaları ile benzer nitelikteki Havagazı Fabrikası ve F. Altay Otobüs Garajı’nın korunarak kent hayatına katılmasının ne denli doğru kararlar olduğu bugün açıkça görülmektedir.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak yapıyla ilgili daha önceden de çalışmalar yapılmış, 1998 yılında hazırlanan bir raporda yapının, sanayi müzesi, kent müzesi veya bilim ve teknoloji müzesi olarak değerlendirilmesi önerilmiştir. Ancak ne yazık ki aradan geçen 20 yılda hiç birşey yapılmadığı gibi kamunun elinden çıkarılarak özelleştirilmek istenmesini bugün kent belleğinin hiçe sayılması olarak görmekteyiz.
Biz, Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak bu alanın özelleştirilmeden kamunun elinde kalarak restore edilmesinin, kültür-sanat veya benzeri bir kamusal işlevle kente kazandırılmasının en doğru karar olduğunu vurguluyoruz.
Bu yönde Büyükşehir Belediyesi’nin geçmişte girişimleri olduğunu ancak mülkiyet sahibi kurumların ne yazık ki bu girişimlere olumlu yanıt vermediklerini bilmekteyiz.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak, Büyükşehir Belediyesi’nin alanın kamuda kalmasını ve yapının restore edilerek kentin günlük hayatına kamusal işlevlerle katılmasını amaçladığı her türlü adımı gücümüzün ve yetkimizin elverdiği ölçüde destekleyeceğimizi, her türlü bilgi alış-verişi ve ortak çalışmayı yapmaya hazır olduğumuzu ilan eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz.
TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
09.02.2018