Değerli meslektaşlarım, sevgili konuklar yönetim kurulumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyor, hoşgeldiniz diyorum.
Bugün bildiğiniz gibi Mimarlık Günü’nü kutlamak için biraraya geldik.
Uluslarası Mimarlar Birliği Ekim ayının ilk Pazartesi gününü dünya mimarlık günü olarak, her yıl bir mesajla kutluyor.
Bu yılın mesajı, “Mimarlık, daha iyi bir dünya için”.
İlk duyduğumuzda oldukça sıradan gibi görünen bu mesaj aslında bence mimarlar olarak sorumluluklarımızı bize hatırlatan, sert bir uyarı.
Dünyamızın bugünkü durumuna ve yakın geleceğine dair iyimser olmak ne yazık ki mümkün değil.
Halklar arasındaki gelir adaletsizliği, insanların toplu olarak ölmesine, yaşam koşullarının kötüleşmesine, göç etmelerine neden olan savaşlar ve daha bir çok durum ne yazık ki insanoğlunun sahip olduklarını ve potansiyellerini ne kadar yanlış kullandığını gösteriyor.
Yakın vadedeki tehditler içerisinde en kritik olanının çevresel felaketler olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İster dünya, ister ülke, istersek de kent ölçeğinde konuşalım çevremiz alarm veriyor.
Artık küresel ısınma, buzulların erimesi, çölleşme, hava-su kirliliği gibi meseleler bilim adamlarının çalışma alanı ile kısıtlı değil, bunlar hepimizin olumsuz sonuçlarına günlük hayatımızda şahit olduğumuz fenomenler olmaya başladı.
Bu haftasonu tropik bir fırtınanın tarihimizde ilk defa bu kadar yakınımızda gerçekleşme olasılığını konuştuk.
Durumun ciddiyetini tam olarak kavradığımızı söylemek güç ancak anlaşılıyor ki artık gelecek nesiller değil yakın vadede ciddi doğal felaketler yaşayacağız. Gittikçe sıklaşan ve felakete dönüşen seller, hava ve su kirliliği, kuraklık ve çölleşme ne yazık ki bu gidişatın habercileri.
Şüphesiz bu tabloda başta devletler, büyük şirketler ve diğer büyük ölçekli organizasyonların ciddi sorumlulukları var. Tarihimiz, kendi çıkarları için insanları ve doğayı mahveden devletlerle, şirketlerle dolu.
Ancak bunu bilmek bizi kişisel sorumluluktan kurtarmıyor. Biz de bireysel olarak, makro ve mikro ölçekte eylemlerimizle belirleyiciyiz.
Bu çerçeveye mesleğimiz açısından baktığımızda, bizim mimarlar olarak diğer gruplardan belki de bir miktar daha fazla sorumluluğumuz var.
Yaptığımız yapılar, onları yaparken ve kullanım süreçlerinde doğaya verilecek zarar eğer çevresel duyarlılığa sahip değilsek, trajik boyutlara ulaşabiliyor.
Bugün kuzey ormanlarını, florayı, faunayı mahveden ve 3. Havaalanı olarak anılan yapının bir mimarı var. Kentimizde, bir takım ayak oyunlarıyla sit alanı sınırlarından çıkarılan veya parsel bazında değişikliklerle ayrıcalıklı imar hakkına kavuşmuş yapıların hepsinin birer mimarı var.
Mimarlığın sadece yapı tasarlamak anlamına gelmediğini, özünde, daha iyi bir dünya kurma amacını taşıdığını unuttuğumuz örnekler bunlar.
Mimarlığın yaratıcı enerjisini doğayla, insanla, kentle dost çözümler yerine kısa vadeli maddi kazançların hizmetine sunmak mesleğimizin yüz kızartıcı tarafıdır.
Ancak tabii ki mimarlık sadece mimarın tekelinde olan bir uğraş değil. Ekonomiden, siyasetten, sosyal, kültürel düzeyden ve bunları belirleyen aktörlerden bağımsız bir meslek alanına sahip değiliz.
Dolayısıyla kendimiz çevresel duyarlılıkla davrandığımız gibi diğer aktörlerin de bu yönde davranış geliştirmeleri için çaba harcamak zorundayız.
Aksi takdirde dünya ölçeğinden kent ölçeğine kadar çevresel felaketler yaşamamız şaşırtıcı olmayacak.
Zamanımız gittikçe daralıyor ancak bizim bunun farkında olduğumuzu söylemek zor.
Değerli konuklar, bu karamsar çerçeve içerisinde biz, Mimarlar Odası olarak çevreyi, doğayı ve kenti savunmaya devam ediyoruz.
Doğamıza, kentimize zarar veren kararları, projeleri yakından takip ediyor, bunlara karşı kamusal sorumluluğumuz gereği hukuksal mücadeleyi sürdürüyoruz.
Bunun yanısıra, meslek içi eğitimlerimizle, sergi ve ödül programlarımızla, daha iyi bir yapılı çevre ve doğaya daha az zarar veren bir mimarlığa dair ipuçlarını ve başarılı örnekleri gündeme taşımaya çalışıyoruz.
Bu yıl da bu motivasyonla bir çok etkinlik hazırladık ve Mimarlık Günü’ne sığamayıp Mimarlık Haftası’na taştık. Sergiler, sunumlar, kısa filmler, kentin çeşitli yerlerine astığımız afişlerle mimarlığı daha çok gündem yapmaya çalıştık.
Umuyoruz bu çabamız kentimizde nitelikli mimarlığın gündem olmasına katkıda bulunur.
Bu süreçte destekleri için İsveç Konsolosluğuna ve sponsorlarımız Pimapen, IQ Alümiyum Sistemleri ve Cosentino’ya çok teşekkür ediyor, tekrar hoşgeldiniz diyorum.