Fotoğraf: Hürriyet |
Bu yıl hepimiz iklim değişikliğinin farkına vardık.
Yaz çok sıcak geçti ve öyle anlaşılıyor ki; bundan böyle mevsimler birbirinin içine girecek.
Bir bölge sıcaktan kavrulurken, bir başka bölgede seller göreceğiz.
Aslında tam da böyle oluyor.
Geçen hafta yaşadık örneğin...
Bir gün önce 40 derecenin üzerinde hissedilen sıcaklar varken, ertesi gün İstanbul’un bazı semtlerinde sel görüntüleri görüldü.
Bu anormallik devam edecek.
El birliğiyle, insan eliyle bir küresel iklim krizi yaratmış durumdayız.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres çok sık açıklamalarda bulunuyor ve küresel ısınma çağının bittiğini, küresel kaynama çağının başladığını söylüyor.
Yapılan tüm araştırmalar da gösteriyor ki; gerekli önlemler alınmazsa 2050 yılına kadar birçok bitki örtüsü ve hayvan türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Dünyanın içinde bulunduğu bu tehdidin oluşmasına neden olan en önemli alanlardan biri de binalardaki enerji tüketimi... Tehdidin üçte birinden fazlasını binalardaki enerji tüketimi oluşturuyor. Ayrıca bina sektörü karbon salınımının da yaklaşık üçte birinden sorumlu. Bunun için bir yapının nasıl sürdürülebilir olacağı, nasıl ekolojik hale geleceği, yapılarda enerji tasarrufunun nasıl sağlanacağı öncelikli konu başlığı olarak karşımıza çıkıyor.
İzmir’deki toplantılarda da bu başlıklar konuşulacak.
Burada kilit aktörlerin de mimarlar olduğu düşünülüyor.
Sürdürülebilir yapılar tasarlamak, doğru malzemeyi seçmek, doğru uygulamayı önermek, enerji tasarrufunu gözeten çözümler üretmek belki bu gidişatı tersine çevirecek.
Hangi konu başlıklarını konuşacaklar?
İklim değişikliği için harekete geçmek ve iş birliği yapmak.
Siyasi haritayı coğrafyadan ayırmak.
Sürdürülebilir yapı malzemelerinin öğrenilmesi ve kullanılmasına öncülük etmek.
Mimari çözümler yardımıyla sürdürülebilir yapıların gelişmesini sağlamak.
Ve ekolojik farkındalık.
Neden İzmir’de yapılıyor?
İNSANLIK tarihinin merkezi olarak kabul edilen, dünyanın bilinen ilk şehri olan Çatalhöyük, 9000 yıl önce kurulmuş. UNESCO tarafından dünya mirası konumundaki şehir, kentsel uygarlık türünün başladığı ilk yer. Yazılı tarihi ya da insan uygarlığını değiştiren ilk insan yapımı tapınak olan Göbeklitepe de Türkiye’de. Üç farklı dinin bir arada barış içinde yaşadığı birkaç ülkeden biri de Türkiye.
İzmir ise tarih boyunca farklı kültür ve inançlara ev sahipliği yapmış bir şehir. İnsan yerleşimi olarak 8500 yıllık geçmişe sahip. Akdeniz’in önde gelen ticaret şehirlerinden biri olmuş aynı zamanda. Meryem Ana’nın Evi’nden, 17’nci yüzyıldan kalma dokuz ünlü sinagoga, Mimar Sinan’ın son eseri olan Muradiye Camisi’ne kadar birçok tarihi mekânının yer aldığı bir yerleşke...
Ve bence en önemlisi yeniliklere her zaman açık bir şehir…
Yeni Türkiye’nin birçok ilki burada tasarlanmış, ilk fikirler burada hayata geçmiş.
Değişimi İzmir’de konuşmak son derece normal...
İzmir Mimarlar Odası Başkanı İlker Kahraman şöyle diyor;
“Dünyamız bu yüzyılın sonuna kadar 4 derece ısınacak diye hesaplanıyor. Bu ısınma sebebiyle deniz kenarı şehirler su altında kalacak. Değişen iklim sebebi ile daha önce yaşanmamış seller ve hatta ülkemizde bile tsunamiler görmeye başladık. İklimdeki değişiklikte en önemli etken karbon salımı ve enerji tüketimi. Ne yazık ki dünyadaki enerji ve karbon tüketiminde en yüksek veriler yapılı çevre kaynaklı. Yapılı çevreleri oluşturan mimarlar ve iç mimarların bu konudaki farkındalığı artırmadıkça çözümün bulunması mümkün değil. ‘Arch For Me’ etkinliği 4 din 3 kitap çıkarmış bir coğrafyanın 8500 yıllık geçmişe sahip şehrinde alışkanlıklarımızı sorgulamak, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı savaşta mimar ve iç mimarlarda farkındalık yaratmak ve dünyamızı gelecek kuşaklara ulaştırabilmek için yapılıyor. Sürdürülebilir bir dünya özleminde olan tüm dostlarımızı bekliyoruz.”