BASINDA: ‘Bilimin ışığında bir kentleşme şart’

BASINDA: ‘Bilimin ışığında bir kentleşme şart’

TARİH: 08 Eylül 2023

BASINDA: egetelgraf.com


‘Bilimin ışığında bir kentleşme şart’

Şiddetli yağmurların İzmir’i kötü etkileyeceğine dikkati çeken uzmanlar, teknik planlı kentleşme çalışmaları yerine kişisel çıkarların ön planda tutulduğunu vurguladı


Fotoğraf: egetelgraf.com


Nihat AK/EGE TELGRAF-Marmara ve Karadeniz’de can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sel felaketleri İzmirliler’i telaşlandırdı. Şiddetli yağışların kentte yaşanması halinde sonuçlarının hiç de iyi olmayacağını vurgulayan uzmanlar, vakit kaybetmeden bilimin ışığında bir kentleşmenin şart olduğu uyarısını yaptı.


‘BÜYÜK SAYGISIZLIK’

Sel felaketleri yaşanan bölgelerdeki yağışların İzmir’de yaşanması halinde kentin durumunun hiç iyi olmayacağına dikkati çeken Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Dr. mimar İlker Kahraman, “O yağmurlar burada olsa İzmir'in durumu hiç iyi olmaz. Büyük Kanal Projesi İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ahmet Piriştina tarafından bitirildi. Ama hala kanal yapılması gereken yerler var. Hala yağmur suları ve pis su giderleri birbirinden ayrılabilmiş değil. Çalışma başladı ama yayılmadı. Kanallar kentleşmede en önemli aktörler olmalıdır. Avrupa’da önce kanallar yapılır sonra o bölge imara açılır. Bizde önce imar verilir sonra altyapı yapılmaya çalışır. Koskoca şehir hastanesinin oraya yapılacağını kimse bilmiyordu. Devasa bir yapı oraya helikopterle konulur gibi konuldu. Şimdi gündeme gelen altyapı durumu daha çözülebilmiş değil. Kent planlarında yoktu öyle bir şehir hastanesi binası. Bu ayıptır bu rezilliktir. Biz bunu haketmiyoruz. Bu mimarlara ve mühendislere karşıda büykü saygısızlık. Bunlar bizsiz yapabiliyorsa biz neden varız? Biz neden eğitim aldık, neden dirsek çürüttük, bilgi ortaya koyduk. İnanılmaz hatalar yapıldığını görüyorum. Çok üzülüyorum” dedi.


“PLAN MI PİLAV MI?”

Toplumsal yararlarından çok kişisel çıkarların göz önünde bulundurulduğu bir kentleşmenin sıkıntılar doğurduğunu dile getiren Başkan Dr. Kahraman, “Sel felaketinin yaşandığı 66 kişinin hayatını kaybettiği Laka Deresi’ne hastane yapıldı. Bu büyük bir plansızlıktan, büyük bir isteksizlikten, bilimin uzaklaştırılmış olmasından kaynaklıdır. Çünkü bilimsel düşenseydik ‘Biz bunun planlamasına bakalım’derdik. Biz Devlet Planlama Tekşilatı’nı (DPT) kapattık neden? Bir kişi çıksın da bana ‘DPT’yi şunun için kapattık’desin. DPT bu ülkede en iyi çalışan kurumlardan biriydi. Bizde plan yok. Herkes pilav peşinde. ‘Plan yok bize pilav lazım’ diyen pek çok insan var. Bu işler plansız olmuyor. Aynı işi 10 kere de 100 kere de yapsanız hatalıysa hatalı olarak devam edip gider. Sizin bakışınızı çözüm yönteminizi geliştirmeniz gerekiyor” ifadelerini kullandı.


‘DEĞİŞİME İHTİYAÇ VAR’

Dünyadaki en güzel kentleşmeye örnek projeleri üretmek yerine taklitçiliğin bile becerilemediğini belirten Başkan Kahraman, “İlk kentleşme Göbeklitepe’de yapılmıştır. Bizden daha iyi kentleşmeyi gerçekleştircek başka bir coğrafya yok. Sadece İzmir 8 bin 500 yaşında bu yaşta kaç tane ülke var? Bu alt yapıyla bizim bilgi üretiyor olmamız lazım. Bu coğrafya 4 kitap üç din çıkartmış bir coğrafya. Burasını ben Ortadoğu olarak kabul etmiyorum. Burası merkezdir, Amerika Uzak Batı’dır. Bizim bilgi sunmamız, bizim bilgi üretmemiz sorun çözüyor olmamız lazım. Bilgi üretiyormuş, taklit ediyormuş gibi davranmaya çalışıyoruz. Hep elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. Yaptığımız yamalar bir işe yaramıyor. Net olarak toplumun, ülkenin ve kentin değişime ihtiyacı var. Toplum bu değişimi tartışmalı ve neyi hak ettiğini ortaya koymalıdır. Biz milletvekilleriyle sık bir araya geliyoruz ve onlara bunları söylüyoruz. Onların savı ‘talep olmalı’. Halk ne istediğini söyleyecek. Neyi hak ettiğini yüksek sesle haykırmayı öğrenecek. Ancak o takdirde ortaya koyacağımız çözüm önerilerimizi uygulamaya koyabiliriz” diye konuştu.


“FELAKETTEN FELAKETE”

Vatandaşın bir felaketten kaçarken başka bir felaket ihtimaline sürülmüş olduğuna dikkati çeken TMMOB Şehir Planlamacıları Odası İzmir Şubesi, Ege Telgraf’a yaptıkları açıklamada şu ifadelere yer verdi: Birkaç örnekten bahsedilebilir. İzmir’de 1995 yılında bir sel felaketi yaşanmış ve 65 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin 58’i, deprem sonrasında Bakanlık tarafından belirlenen rezerv alandan, yani Laka Deresi Havzası’ndan gelen sulara kapılarak hayatını kaybetmiştir. Bu alanın rehabilite edilmesi için kamu kaynakları harcanmış, yüzeysel akışın önüne geçilebilmesi amacıyla ağaçlandırma, teraslama gibi çalışmalar yapılmıştır. Sanki bu olay olmamış gibi, deprem gerekçesiyle evini kaybeden vatandaşlarımız için, bu bölgede konut yapılması kararı alınmıştır. Bölgenin orman vasfı ve doğal sit alanı kararı kaldırılmış ve yapılaşmaya izin veren, imar planları onaylanmıştır. Yerel yönetimler de, bu sürece dair bir itiraz dile getirmemiştir. Vatandaşlar, bir felaketten kaçarken başka bir felaket ihtimaline sürülmüştür.


“ZAMANA YAYILMIŞ SUÇ”

Teknik planlamanın göz ardı edilerek doğanın suçlu ilan edilmesinin zamana yayılmış bir suç olduğu belirtilen açıklamada, “Benzer şekilde, ülkemiz “imar afları” yüzünden çok ağır bedeller ödedi, ödemeye devam ediyor. Bu hukuksuz düzenlemeler, en ufak bir deprem, yağmur, salgın gibi durumların afete dönüşmesine ve can kayıplarına neden olarak çok daha acı ve hayati sonuçlar ortaya çıkarıyor. 2018 yılında yapılan yasal düzenleme ile dönemin bakanı Murat Kurum tarafından yapılan açıklamaya göre ülke genelinde yaklaşık 10 milyon kaçak yapının imar affından faydalandığı, yine basında çıkan haberlere göre İzmir`de ise yaklaşık 812 bin başvurunun yapıldığı ortaya çıkıyor. Ayrıca daha vahim bir durum var. 2018 yılında yasalaştırdığı imar affı ile devlet, vatandaşı teknik hizmetler almamış, sağlıksız yapılarda yaşamaya teşvik ediyor. Ancak bu teşvik yüzünden vatandaşın göreceği zarardan herhangi bir sorumluluk almayı reddediyor. Mühendislik, mimarlık ve planlamayı tamamen devre dışı bırakan böyle uygulamalar yapıp sonra en ufak bir yağışta doğayı suçlu ilan et, yıkılırsa da sorumluluğu vatandaşa yükle! Burada açıkça zamana yayılmış bir suç işleniyor.


SEÇİM ÖNCESİ SÖYLENECEKLER

Seçimler öncesinde söylenecek çok sözümüz var! Başlıklı bir rapor hazırladıklarına dikkati çeken TMMOB Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi, “Sık sık plan değişikliklerinin yapılması aslında bir kentin planlamaya ne kadar sadık kalmadığının göstergelerinden birisidir. Yetki sahamız içerisinde bulunan Aydın, Manisa, İzmir ve Uşak’ta her ay Bakanlık, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Belediyeler eliyle neredeyse yüzlerce plan değişikliği yapılmakta ve bunların büyük bir kısmı yapı ve nüfus yoğunluğunu artıran nitelikteki işlemlerdir. Bu değişikliklerin önemli bir kısmı ise mülk sahiplerinin ve müteahhitlerin talepleri ve çıkarları doğrultusunda yapılmaktadır. Değişiklikler bu anlamda birilerinin zenginleşmesine neden olurken kentteki yaşam kalitesinde ise bir yoksunluğu beraberinde getirmektedir. Öte yandan kamu kaynaklarının da toplumun genel çıkarı yerine bir avuç sermayedarın çıkarı için kullanıldığına tanık oluyoruz. Yoğunluğun artması bir sonuç olarak plansızlığa götürmekte, altyapı yetersizliklerine, sosyal donatı eksikliklerine, trafik gibi kentsel sorunlara neden olmaktadır. Tüm bu sorunların yanında, doğa olayları karşısında da kentlerimizi dirençsiz hale getirmektedir. Bu yaklaşımın terk edilerek şehircilik biliminin evrensel kabulleri doğrultusunda bütüncül bir yaklaşımla üst ölçekten alt ölçeğe bütün plan kararlarının yeniden ele alınması gerekliliği önümüzde durmaktadır. Oldukça kapsamlı ve karmaşık olan kentin planlanmasına ilişkin yakın dönemde Meslek Odamız tarafından yayınlanan "Seçimler Öncesinde Söylenecek Çok Sözümüz Var!" başlıklı raporda çok sayıda somut öneri bulunmakta olup, ilgili kurumların bu önerileri dikkate alması gerektiğini hatırlatıyoruz” görüşlerine yer verdi.