Goethe
Kent tüm kullanıcıları; seçilmiş, atanmış yöneticileri, meclisleri, konseyleri, sivil toplum ve meslek örgütleri, iklimi, doğası, olanakları ve en önemlisi tüm canlıları ile birlikte yaşayan bir bütündür. Bu anlamda kente yapılacak her bir müdahale silsile halinde, yaşayan bir organizmanın dönüştürülmesi anlamına gelir. Kente olumlu/olumsuz, küçük/büyük müdahalelerimizin sorumluluğu da hepimize aittir. Kendimize, kentimize yönelik düşüncemizin kötü olması belki de en kötüsüdür.
2016 yılı içinde gündemimizde önemli yer bulan Kültürpark’ın yeniden yapılandırılması projesi ertesinde, alanın mekânsal ve ticari anlamda ilişkilendirilmesi kaygısını taşıdığımız ikinci etap proje ile karşı karşıyayız.
Kentli gündeminde Basmane Çukuru olarak anılan alanın yıl içerisinde bir özel şirkete satılması haberi akabinde, elde edilen projelerden birinin ÇED incelemesine sokulduğunu, bir yandan da –sözde- katılımcılık adı altında, farklı gruplara hazırlatılan üç ayrı mimari projenin şirket tarafından web ortamında oylamaya sunulduğunu ve gelen tepkiler üzerine kaldırıldığını görüyoruz. Daha da ilginci; İzmir Büyükşehir Belediye Binası’nın bu özel girişimin konut, alışveriş merkezi ve ticari ofislerle birlikte tasarlandığı çok katlı yapının içine taşınmak istendiğini anlıyoruz.
Hele ki kamu hizmeti vermek gibi onurlu bir göreve seçilmiş/atanmış kentlilerimizin ve dahi duyarlı hemşerilerimizin, yerel, özerk bir yönetim olması gereken Büyükşehir Belediye Hizmetleri’nin bir şirketin himayesinde/gölgesinde yer alırcasına bu kent suçunun ortasına taşınmasına sessiz kalmayacağını umuyoruz.
Bu bağlamda Yönetim Kurulumuzun söz konusu proje ile ilgili inceleme ve değerlendirmeleri aşağıdaki gibidir:
• Basmane projesinin ÇED raporunda belirtilen Toplam İnşaat Alanı hesabına göre, imar planında hak olarak verilen 104.000 m2’yi 126.374,4 m2 aşarak, toplamda 230.374,4 m2 olacak şekilde projelendirme yapıldığı görülmektedir.
• Proje bütününde m2 artışı bu yoğunlukta olmakla birlikte, ilgili yapının bir bölümüne taşınacak olan Büyükşehir Belediye Hizmet Binasının hakkı olan %30’luk oranın aynı oranda artırılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla kamu bu anlamda ikinci kez zarara uğratılmaktadır.
• Alışveriş Merkezi’nin bölgeye getireceği trafik yükü hesaba katılmamıştır. Ön inceleme verileri göz önüne alındığında ÇED raporunda belirtilen çalışan - ziyaretçi sayıları gerçekçi bulunmamaktadır. Ve özellikle bölgenin altyapı verilerinin dikkate alınmadığı ve yaşanılacak olumsuzluklara karşı herhangi bir önlem önerisi yer almamaktadır.
• 31.200 m2 Belediye Hizmet Binasında çalışacak personel sayısı 300 kişi olarak belirtilmiştir. Bu rakam çok eksiktir ve eksik verilerle yapılacak hesaplamalar da yanıltıcı olacaktır.
• Büyükşehir Belediye Hizmetlerinin özel işletilecek bir binanın bir bölümüne taşınması kabul edilebilir bir önerme değildir.
• Belediyeye ait kamu hissesi bu bağlamda, yetkililerce bölgede ihtiyacının yüksek olduğu ısrarla savunulduğu üzere, kongre merkezi olarak projelendirilmelidir.
Tüm bu nicel ağırlıklı değerlendirmelerin yanı sıra söz konusu projeye kent tarihi ve morfolojisi açısından bakılacak olursa da önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu ölçekteki bir yapılaşma 8.000 yıllık tarihi ile övündüğümüz kentin siluetine büyük zarar verecektir. Yapının hemen yanındaki, eteklerinde Büyük İskender’in dinlendiği ve kenti Bayraklı – Smyrna’dan Pagos – Kadifekale eteklerine taşıma kararını aldığı sonrasında Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde yerleşimin çekirdeği olan Kadifekale ve çevresindeki bölgeyle kentin her yerinden görülebilecek bir uyumsuzluğa neden olacağı aşikardır. Bu yükseklikteki ve biçimdeki bir yapı Kadifekale ve çevresindeki bütün tarihi siluete çok ciddi zarar verecektir. Bugün İstanbul’daki birçok yüksek yapının siluete verdiği zararlar her kesim tarafından eleştirilirken aynı hatalar İzmir’de tekrarlanmaktadır.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu
16 Aralık 2016